Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sivillerin birden bire uzman asker kesildiklerini çok kez görmüşüzdür. Sivil irade olarak başka bir halka ya da devlete karşı savaş açmanın kararının –ahlaki olmasa da-siyasi iradeye ait olmasına herhalde bir şey denilmez. Lakin bizim söylediğimiz başka bir şeydir.
Siyasetçiler savaş kararını vermeden öteye general kesiliyorlar. Askerlikte her general elbette çok savaş yürütmüş anlamına gelmez. Bunun için önemli savaşları üst üste kazananlara Mareşal denilirdi. İşte Türkiye Cumhuriyeti devletinin birçok siyasetçisi hele de birde bunlar hükümet olmuşlarsa düpedüz Mareşal kesiliyorlar.
Son zamanlarda Akepe hükümetinin neredeyse tüm bakanları Mareşal olmuşlardır. Ne var ki bir ülkede bu kadar mareşal olmaz ki! Bunun için biz yeni genelkurmay başkanı Erdoğan olsun dedik, Cemil Çiçek Kara kuvvetler Komutanı, Atalay Jandarma genel komutanı, Hüseyin Çelik 2. Ordu Komutanı, Bülent Arınç Hava kuvvetler komutanı ve Akepe’nin diğer kimi kurmayı ise diğer orduların, kışlaların, özel birliklerin derken zaten emniyet müdürlüklerine önemli oranda özel ve psikolojik savaşı bilen bilmeyen bir sürü Akepe kurmayı transfer edilmişlerdir. Akepe’nin diğer önemli yazar çizer kurmayları ise medyada çoktandır kılıçları kuşanmış ve savaşın stratejilerini ve taktiklerini harıl harıl yazmaya başlamışlardır.
Tuhaftır ama 28 Şubat olaylarında İslamilere karşı ordunun yanında kılıç kuşananların halen özeleştiri seansları bitmemişken, kimisinin yargılanması sürerken bu kez de ordu medyacılarından daha ham, daha çiğ, daha faşizan, daha saldırgan, daha vahşi, daha anti insani, daha soykırımcı bir dil ve zihniyetle yandaş medya diye bilinenler özel savaşın ve savaş kışkırtıcılığının hiç bir zamanda görülmediğini hayata geçirmiş ve kendilerince atağa geçmişlerdir.
“PKK’ye darbe, kuşatıldılar, tam saha pres, dört koldan tasfiye edilecekler, şimdiden bittiler, çember daraldı, dağları terk edin, bu kez kökten hal oldular” gibi onlarca daha böyle benzeri sözleri asker üniforması giymiş hatta mareşal politikacılar sarf etmişlerdir.
Beşir Atalay “Tam Saha Pres” diyor. Belli ki futbol oynamış ama belli ki futbolun bir spor olduğunu unutmuş ve savaşın hem de gerillaya karşı yürütülen savaşın karakterinin başka olduğunu karıştırmıştır.
Şimdi bir iki şeyde biz söyleyelim. Tam saha yaygın gerillaya geçmek nedir bilir misiniz? Biz kuzeyde az sayıda tim, daha çok takım ve birlik hareketi yapıyoruz. Timler bizde sayısal olarak değişiyor. Medya Savunma Alanlarımızda ise daha büyük güçlerle üsleniyoruz. Zap ve Kandil operasyonunda görüldüğü gibi Alan tutuyoruz ve herhangi bir işgal gücünün bu alanlarına girmesine izin vermiyoruz. En çok yarı hareketli oluyoruz. Gerillamızın önüne konulan görev gereği böyle üsleniyor ve böyle hareket ediyoruz.
TC devleti 17 Ağustos’ta bu yana hava saldırıları yapıyor, top saldırıları aralıksız sürüyor. Şimdi de “tam saha pres” yaparak gerilla üslenme sahalarımıza kara operasyonu yapacaklarını söylüyorlar. Birileri de bozuk ve kırık Türkçesiyle “kara operasyonu yapılabilir, her an” diyor. Ve birileri “dört koldan kuşatıldılar ve Çakurna’ya üs kuracağız” diyor.
Ne de olsa bu sözleri sarf edenlerin tümü sömürgeci. Ve çoğu sömürge valisi, sömürge bakanı. Bunun için de Kürdistan onların babalarının çiftliği, ve kültürel yayılmalarının poligonu. Sömürgecilerin karakterlerini biz sadece Kürdistan’da yaptıklarıyla bilmiyoruz. Başka halklara karşı sömürge valilerin ve sömürgecilerinin yaptıklarını okumuş ve görmüşüzdür. Bunun için sömürgecilerin ve işgalcilerin söylediklerine kafamız takılmaz. İstediklerini söylesinler. Ne de olsa ağızları torba değil ki kapatalım ve dikelim.
Ama bizim de dediğimiz gibi söyleyeceklerimiz vardır ve bunları biz kısa bir iki cümleyle dile getirelim. Binlerce gerillamızı -özelde de güneydeki güçlerimizi -biz tim hareketine geçirirsek ve bunların yönünü kuzey ve kuzey batıya yönlendirirsek ne olur acaba? Daha somut olarak on yıllardır dağlarda yaşayan, gerillacılık ve komutanlık yapan yüzlerce gerillamızı bu timlerin başlarına verecek olursak acaba ne olur? Bir müddetliğine başka kimi ideolojik, kültürel, sosyal, ekolojik, basın, eğitim çalışmalarımızı durdurursak ve bu tecrübeli komutanlarımızı kuzeye ve kuzey batıya yani Akdeniz’e, Ege’ye, Marmara’ya, Karadeniz’in bu kez en batısına, İç Anadolu’ya derken Türkiye içlerine 4-5 kişilik timler halinde gönderirsek, birde bunları otonom guruplar olarak örgütleyip harekete geçirirsek acaba sonuçları ne olur diye düşünen var mı?
Biz Türkiye’de Kürt sorununu uzun yıllardır demokrasinin uzlaşı diliyle çözmek istediğimiz için bu Tam Saha Yaygın Gerillayı bugüne kadar pratize etmedik. Ağırlıklı ülkemizde kaldık ve ara sıra işin ciddiyetini göstermek için Karadeniz ve Akdeniz hattında bir iki girişim yaptık. Ama Demokratik çözüm yerine illa askeri faşizan dil çözüm seçeneği olarak önümüze konuluyorsa bizim de yapacağımız Tam Saha Yaygın Gerilla olacaktır. Tam Saha Yaygın Gerilla için öce Kürdistan gençlerini dağlara çağırıyoruz. Ve tabi Türkiye’nin aydın, demokrat ve genç yüreklerini de bu mücadelede faşizme hem de faşizmin yeşiline karşı durmaya çağırıyoruz.
Tam Saha Yaygın Gerilla için düğmeye basacak olursak olacakları şimdi o Mareşaller, o yeşil faşizme teslim olmuş yazarçizerler, sahte stratejist merkezleri araştırsın.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 19 Eylül günü 11.00-12.00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Xakurkê’nin Arê alanı ile Bager noktasına yönelik olarak sömürgeci TC ordusuna ait savaş uçakları tarafından hava saldırısı gerçekleştirilmiştir. Gerçekleşen saldırı sonucunda gerillamızın herhangi bir kaybı olmamıştır.
- Ayrıntılar
“Sloganımız dilden dile dolaşacaksa, Silahımız elden ele ulaşacaksa, Ölüm hoş gelsin sefa gelsin… ” (Ernesto Che Guevara)
Kürtlerin tarihinde her günün mutlaka bir anlamı vardır. Katliamlarla, sorgularla, büyük kıyımlarla karşılaşmış ve bunlar karşısında büyük direnişlerle ve isyanlarla boyun eğmemiştir. Bugün de öyle bir gündür ki; Kuzey Kürdistan’da 1938’deki Ağrı isyanından sonra Kürtlerin üstü betonlanmış mezarının üstüne “hayali Kürdistan burada meftundur” yazılı deyimden 46 yıl sonra özgürlük mücadelesini başlatan PKK’nin büyük komutanı Agit (Mahsum Korkmaz) arkadaşın öncülüğünde Kürt gerçekliğinin mezar betonlarını parçalayarak, kölelik zincirlerini koparıp düşmana ilk kurşunun sıkıldığı 15 Ağustos 1984 yılının, 23. yıldönümü idi. Bugün bizim için anlamı çok yüce olan bir gündü. Halk serhıldanlarla bu günü kutlarken, gerilla ise Kuzey’de düşmana darbe vurarak eylemlerle, Güney’de ise şenliklerle kutlanıyordu. Agit yoldaşın yolunda yürüdüğümüzden ve mirasını devraldığımızdan çok ağır görevler biz gerillaya düşüyordu. Bunun bilinci ve ağırlığındaydık. Zaten bizde bir kuzey grubu olarak yoğunlaşmamızı bu ölçüde daha fazla derinleştiriyorduk. İlk adım kuzey’de başlanmıştı. Bunun içinde Kuzey’de kazanma ile bu kutsal güne sahip çıkma görevi bizim üstümüze düşüyordu. Çünkü Agit yoldaş her yönüyle bize örnek teşkil ediyordu Agit yoldaşa ve şehitlere layık olmak onların yürüdüğü yolu tamamlamakla mümkündür. 28 isyandan aldığımız öfke ve güçle kendi Halkımızın kaderini PKK hareketi belirliyor. Başkalarının eline ve insafına bırakmadan…
Gönül isterdi ki bugün Kuzey’de olup kin ve öfkelerimizi düşmana boşaltalım. Maalesef elimizde olmadan daha da beklememiz gerekiyordu. Bu kadar çok bekleyeceğimizi hiç tahmin edemiyorduk. Artık zaman daralıyor, 2–3 aylık gibi kısa bir süre kalıyordu. Ama bugün sevindirici bir haber gelmişti. Ana karargâha giden Rojhat arkadaş geldiğinde yüzü gülüyordu, moralliydi. Hiç bir gün bugün olduğu kadar mutlu gözükmemişti. Çünkü parti gidiş için onay vermişti. Zaten parti bir kez onay verse, artık kimse bizi tutamazdı. Rojhat arkadaş diğer takımın yanında kalan Yılmaz arkadaşı çağırdı. Rojhat arkadaş “sana bir müjdem var” der demez, Yılmaz arkadaş “senin söylemene gerek yok ki, zaten ben tahmin edebiliyorum” diyerek cevabı vermişti bile. Rojhat arkadaş “neyi tahmin edebiliyorsun?” diye eklemişti, Yılmaz arkadaş “ şakayı bırak” diyerek acaba yanılmış mıydı?
Rojhat arkadaş (kahkaha atarak), “neyin şakasından bahsediyorsun. Bu işin şakası makası yok. Biz gidiyoruz kendini hazırla.” Yılmaz arkadaş “ben çoktan hazırım” demişti bile. Onu kimse tutmazsa hemen çantasını sırtına alarak yürüyecektir. Rojhat arkadaş “çok iyi öyleyse arkadaşları hazırla” diyerek hafiften gülümsemişti. Yılmaz arkadaşla görüştükten sonra, Rojhat arkadaş Kahraman arkadaşla da konuştu. Rojhat arkadaş “Partinin kararına göre Amed grubundan bir grup, birde kalan Garzan grubu şimdi yola çıkacak. Bizden kalan bir grup biraz daha bekleyecek, fakat moralinizi bozmayın sizde bizden bir iki hafta sonra çıkarsınız. Amed’de buluşuruz” diyerek keyflenmişti. Kahraman arkadaş (moralsiz bir şekilde), “iyi ya her zaman biz sana moral verirdik. Bu sefer sen bize vermeye çalışıyorsun. Ne yapalım örgütümüzün kararı bize de sabretmek düşüyor, size başarılar diliyorum” diyerek sitemini belirtti.
Diğer gün sabah erkenden iki grup yola çıkmak üzere hazır hale gelmişlerdi. O sabah Kurtay arkadaşta grupları uğurlamak için gelmişti. İki bayan arkadaşla birlikte 10 kişi kalan gruptaydık. Gidecek olan gruplarla yine görüşeceğiz diyerek hep beraber vedalaştık. Bugünümüz ayrılıklarla başlamıştı. Bugüne kadar her şey partinin planladığı çerçevede gidiyordu. Bu da bizi mutlu ediyordu. Grupların sağlam geçişi o yılı kazanma ve başarı elde etme yılı olacaktı.
Arkadaşların yanımızdan ayrılmasından bu yana iki gün geçmesine rağmen alışamamış, noktadaki boşluğu dolduramamıştık. Sanki yabancılık çekiyormuşuz gibi sessizliğe bürünmüştük. Ve bunu hala aşamamıştık, çünkü daha düne kadar giden arkadaşlarla yan yana ve iç içeydik. O yüzden bu ayrılığın etkilerini atmak kolay olmuyordu. Öyle bir atmosfer ki, bütün arkadaşlarda rahatsız edici hisler oluşuyordu. Kötü bir şey olacağını sezinler gibiydik. Ama bunun nedenini de anlayamıyorduk. Yâda anlamak istemiyorduk.
Öğlen saatleriydi, havalar epeyce ısınmıştı. Gözlerinin yeşilliği açığa çıkan Dersim’li, Zaza olan Mordem arkadaş ceviz ağacının gölgesinde oturmuş, radyo dinliyordu. Bizde Serhıldan ve Xemgin arkadaş arasında oynanan satranç karşılaşmasını izliyorduk.
Mordem arkadaş elinde radyo ile bize doğru geldi. Fakat yüzü solmuştu ve durumu iyi gözükmüyordu. Kahraman arkadaş “hayırdır, radyoda ne vardı? Hiç iyi gözükmüyorsun” dedi. Mordem arkadaş “ Türkiye’nin sesi radyosu, Kela Meme’de 11 arkadaşın şahadetini açıklıyor. Sınırı geçmek isterken tespit ettiklerini belirtiyorlar” diye bilmişti. Kahraman arkadaş “sınır üstünde yani acaba geçen gruplar olabilir mi?” Mordem arkadaş “onların söylemi böyle, yalan da olabilir, zaten birçok defa yalan haber veriyorlar.” Kahraman arkadaş “doğru olma olasılığı da var, zaten grupların sayısı 10–11 civarındadır. Birde cenazelerin ellerinde olduğunu söylüyorlar, akşam televizyonu izleyip netleştirebiliriz” dedi. Ancak biz biliriz ki gerillanın çatışmalarda kayıplarının olup olmadığını çoğu zaman bilgimiz olmasa da anlarız. Çoğu kez duygularımız bize doğruları söyler. Henüz somut bilgi gelmeden olayda şahadeler varsa hüzünleniriz, yoksa çokta etkilenmeyiz. İşte, radyo da bu kez dile gelenler doğruları söyler gibiydi. İçimizi soğutan bir hava esti ve sarsılmıştık.
İçimizde olan sıkılma hali daha çok yoğunlaşmıştı. Böyle bir şey olma olasılığının güçlü olması, bizi daha çok zorluyordu. Akşama kadar ‘acaba doğru mu, değil mi?’ diye düşünerek günü bitirdik. Roj TV’yi açmış haber saatini sabırsızlıkla bekliyorduk. Haber saati gelip çattığında kalplerimiz daha hızlı atmaya başlamıştı. Ve o kötü haber onaylanmıştı. Şehit düşen arkadaşlar Roza arkadaşın sorumlu olduğu, Garzan grubuydu. Grubun hepsi ve iki kurye arkadaş şehit düşmüşlerdi. Fotoğraf ve sicilleri televizyonda veriliyordu. Daha dün yanımızda oldukları anlar gözümüzün önüne geliyor, bir türlü inanmak istemiyorduk. Çok ağır gelmişti, kimseden ses çıkmıyordu. Nefes alış verişlerimiz dahi durmuştu. Kolay değildi 11 can, 11 kahraman, 11 yoldaş şahadete ulaşmıştı. Hem de hedeflerine ulaşmadan hemen yolun başında, hep beraber çıktıkları Zap alanından, Kela Meme’de kol kola şehit düşmüşlerdi. O zamana kadar geçişlerde ciddi bir sorun yaşanmamıştı, fakat şimdi düşman bizi can evimizden vurmuştu. Hem halk hem de parti için çok ağır bir darbe olmuştu, elbette kanları yerde kalmayacaktı. Roza’nın güler yüzü; intikam yemini, Delila’nın sesi; özgürlük melodisi, Avesta’nın ısrarı; inancın kıblesi olarak bizim için mücadele gerekçesi olacak ve esas alınacaktır. Andok’un öfkesi, Erdal’ın dürüstlüğü, İsyan’ın yoldaşlığı, Amed’in fedakârlığı, Rohat’ın bağlılığı, Eşref’in kuzey aşkı, Andok ile Xwinrej’in cesareti her zaman bizim için moral ve güç kaynağı olacaktır.
Mücadele Arkadaşları
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
14 Eylül günü Kandil’in Berdenazê alanında Şoreş arkadaşımız geçirdiği bir kazada beyin kanaması geçirmiş, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış ve şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 18 Eylül günü (bugün) 02.00-03.00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Kaşura ve Tepê Tank alanlarına yönelik olarak sömürgeci TC ordusuna ait savaş uçakları tarafından bir hava saldırısı düzenlenmiştir. Gerçekleştirilen saldırı sonucunda alanda başlayan yangın halen devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 13 Eylül günü saat 21.30 sularında Maraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Yukarı ve Aşağı Pazarcik beldeleri arasında devriye gezen polis aracına yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda bir polis gerillarımız tarafından öldürülürken bir polis ise yaralanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 16 Eylül günü (bugün) saat 00.20 sularında Hakkari’nin Gever ilçesi Şemdinli yolu üzerinde gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda polislere ait bir zırhlı araç imha olurken 1 polis ise gerillalarımız tarafından öldürülmüştür.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 15 Eylül günü (bugün) Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Nirkola, Rêbino ve Navreza köyleri çevresine yönelik olarak sömürgeci TC ordusu tarafından indirmelerle bir operasyon başlatılmıştır. Alandaki operasyon pusulamalar şeklinde devam etmektedir. Ayrıca Nirkola köyü sömürgeci TC ordusu tarafından boşaltılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
13 Eylül günü 17.00-23.00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Xinêrê’nin geneline yönelik olarak İran ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 11 Eylül günü saat 21.50 sularında Hakkari'nin Şemdinli ilçe merkezinde bulunan düşmanın bir çok askeri hedefine yönelik olarak gerillalarımız tarafından eşzamanlı eylemler gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar