Önder APO
Doğumgünü kutlamaları olmuş. Aslında mesele benim doğum günüm de değil, halk kendi doğuşu olarak görüyor. Mesele benim o şehirde, o köyde, o toprakta doğmuş olmam meselesi değil, halk kendi doğuşunu kutluyor, bunu kendi doğuş günü olarak görüyor, kendi rönesansı gibi görüyor. Gidenlere, kutlayanlara, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. Ama içinin boşaltılmaması gerekir. Ortadoğu’nun böyle bir kültürü var, ben bu kültüre saygılıyım ama içi boşaltılmış bir kült haline dönüştürülmemesi gerekir. Benim bir anlamım var, ki böyle bir anlamım olduğuna inanıyorum. Benim bu anlamım üzerinde durmaları önemlidir, bunu anlamaları önemlidir. Ben bu 61 yıllık ömrüme bir çok şey sığdırdığıma inanıyorum. Halk bununla kendini özdeşleştirmiş.
Aslında Paskalya dolayısıyla Süryanilere ilişkin bir mesaj vermeyi düşünüyordum. Sadece Süryanilerle ilgili de değil, bütün Hıristiyanlara ilişkin bir mesaj vermek istiyordum. Ben Hıristiyanlık üzerinde epeyce duruyorum, araştırmalarım var. Islam ile Hıristiyanlığı ve Yahudiliği kıyaslıyorum. Hıristiyanlığa bazı haksızlıklar yapıldığını da düşünüyorum. Süryaniler Doğu Hıristiyanlığını temsil ediyor, Doğu’ya aittir. Batı Hıristiyanlığı özel olarak Doğu Hıristiyanlığını anlamalıdır. Ortadoğu’nun da bir Rönesansa ihtiyacı var; sadece Kürtler açısından değil, Süryaniler ve tüm Ortadoğu halkları için. Onların bayramlarını da bu temelde kutluyorum.
Savunmalarımda yerel yönetimlerin nasıl olması gerektiğini geniş olarak açıkladım. Devletin bir uzantısı olan belediyeler değil, topluma dayalı bir belediyecilik, bir yerel yönetim olmalıdır. Yerel komünler oluşturulmalıdır. Bu çalışmalar topluma dayanarak gerçekleştirilirse devlet de saygı gösterir. Devlet para vermedi, vermiyor şeklinde devletten para bekleyerek bir şey yapılmaz. Bu anlayıştan vazgeçilmesi gerekir. Güney’de oluşturulan model devlet-merkezlidir, bir ulus-devlet taslağıdır. Başarılı olmaz, yozlaşır, çürür gider. Ama bizim modelimiz topluma dayandığı için sürekli gelişir. Demokratik komünler kurulduktan sonra buna ihtiyaç da kalmaz. Her yerde güçlü bir örgütlenmeye gidildiği zaman para gibi diğer yan şeyler de gelir. Yerel komünler demokratik konfederasyon şeklinde de örgütlenebilirler. Toplumun sorunlarını ancak böyle çözebilirler. Ben, böyle yapılırsa, herşey yüzde yüz çözülecek demiyorum. Belki Türkiye şartlarında her şey yüzde yüz çözülmez ama yüzde elli oranında çözüm gelişebilir. Bunun için çok yoğun çaba olmalı ve yoğunca örgütlülük içinde olunmalıdır.
Avrupa’daki halkımız yoğun bir örgütlülük içinde olmalıdır. Kendi demokratik örgütlülüklerini geliştirmelidirler. Avrupa’daki örgütlenme bir KCK örgütlenmesidir. Oradaki yasaları da dikkate alarak bir örgütlenme içerisinde olmalıdır. Avrupa’daki örgütlenme belki tam başarılamıyor ama oradaki yasaları da dikkate alan bir KCK tarzında örgütlenme olabilir. Ben oradaki yasaları dikkate almayın demiyorum. Zaten orada her şey açıktır. Burada da yerelde bu örgütlenme tarzı başarılı olursa, birbirlerini etkiler, birbirlerine yansır. Benim savunmam en çok bu konular üzerinedir.
Kadın sorunu konusunda şunu söyleyebilirim: Aslında benim 61 yıllık yaşamım kadına dayatılan sahte namus anlayışıyla mücadele ile geçti. Köyden çıkışım da bununla bağlantılıydı. Ben bu konuda çok yoğunlaştım. Kadının kendi özgürlük bilincini ortaya çıkardığıma inanıyorum. Benim 61 yıllık yaşamımın bir başka özeti de budur. Adıyaman’daki kadının diri diri gömülmesi, yine küçük kız çocuklarına yapılanlar ortadadır. Kadınlar kendi örgütlülüklerini yaratmak kadar, küçük kızlar dahil, bütün kadınların eğitimleriyle de ilgilenmelidirler. Daha önce Özgür Kadın Akademilerinden bahsetmiştim. Bu basite alınmamalıdır. Sanattan spora, sağlıktan kültüre hatta modaya kadar her alanda yoğun bir eğitim olmalıdır. Geçenlerde Batman’da açılan bir mağaza için Ukrayna’dan getirilen bir kadın-modele ilişkin haber okumuştum. Bu bana çok gülünç geldi. Oysaki modanın doğduğu yer, Batman’ın da içinde olduğu Mezopotamya’dır. Önemli olan bunu ortaya çıkarmaktır. Sanattan spora, sağlıktan kültüre hatta modaya kadar her alanda yoğun bir eğitim olmalıdır, bunu kıyafetlerine de yansıtmalıdır.
Ben kadında bireyselliğin önemini yadsımıyorum, bireysellik tabii ki önemlidir. Ama toplumsallık olmadan bireysellik tek başına bir anlam ifade etmez. Böyle bir anlayış PKK’de de yerleştirilmeye çalışıldı. O bizim kaçkınların yaptığı basit evlilikler, birliktelikler bana göre kadının bitirilişidir. Böyle basit evliliklere, birliktelik değil, en ucuz tabiriyle birbirinin bitirilmesi diyorum. Kendilerine başarılar diliyorum, selamlarımı iletiyorum.
Solun, Mustafa Suphilerin neden ve nasıl tasfiye edildiğini iyi anlamaları ve çözmeleri gerekir. Sol bunu çözmeden bir atılım yapamaz.
Güney Kürdistanlıların tek blok olmaları iyidir, kutluyorum. Kürtlerin toplam sandalye sayıları Toplam 57 sanırım. Sandalye sayısı biraz düşmüş. Daha önce söylemiştim, bu şekilde başarmaları zor görünüyor. Kürtlerin ulusal birliğe ihtiyacı var. Kürtlerin bundan böyle ulusal birlik için çalışmaları gerekiyor. Talabani ve Barzani’nin de bu yönde çalışmaları gerekiyor. Onları seçimlerden dolayı da kutluyorum, başarılar diliyorum.
Anayasa tartışmaları konusunda öncelikle şunu belirtmek istiyorum, anayasa tartışmalarında Kürtlere yer yok. Kürtleri tanıyan bir anayasa değişiklik paketi değil bu. Sadece Kürtler de değil, bunun dışında diğer demokratik alanlarda da açılımlar yok, yeni şeyler yok. Bir tarafta CHP-MHP’nin temsil ettiği Beyaz Türk faşizmi var. Diğer tarafta ise AKP’nin başını çektiği bir iktidar-İslam çizgisi var. Ben, AKP’nin temsil ettiği bu çizgi, Beyaz Türk faşizm çizgisinden daha az tehlikelidir diyemem. Bana göre her ikisi de demokratik değil, hegemonik anlayıştır. Birincisi Ankara merkezlidir. Ikincisi de Kayseri-Konya hattında oluşturulan Suudi sermayesi tarafından desteklenen çizgidir. Bu her iki anlayışın da tarihsel geçmişi vardır.
Birinci anlayış Beyaz Türk oligarşisi ve faşizmidir. Bunlar İttihat-Terakki’nin devam eden zihniyetidir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bunlar M. Kemal’i de kuşatarak etkisiz hale getirdiler. Kurtuluş Savaşı’nda M. Kemal dört yıl, 1916,17,18,19 boyunca Kürtlere dayanarak poltitka yapmıştır. Kürtlere dayanan bir politika ve savaş olmasaydı, kurtuluş mücadelesi denen bir mücadele de olmayacaktı. Bu ortaklaşma siyasal ifadesini 1921 Anayasasında buldu. Bu nedenle ben İttihat-Terakki ve bu Beyaz Türk faşizm çizgisinden bahsederken 1921 Anayasasını kastetmiyorum. 1921 Anayasası demokratiktir, devlet ve Kürtlerin ortaklaşması sonucunda gerçekleşmiştir. Dolayısıyla 1921 Anayasasının bugünün şartlarına uyarlanarak güncellenmesi gerektiğini söylüyorum. BDP’nin 1921 Anayasası ve bugüne güncellenmesi konusunda çok yoğun bir çalışma içinde olması gerekmektedir. Bahsettiğim o dönemde devlet içinde Kürtlere karşı iki çizgi vardı: Birisi İnönü’nün başını çektiği İngiliz yanlsısı çizgiydi. İttihat-Terakki kadroları bu çizgiyi yürütüyordu. Diğeri de M. Kemal ve Fethi Okyar’ın çizgisiydi. Hatta Fethi Okyar Kürtlere karşı yumuşak davrandığı için onu başbakanlıktan alıp, yerine İnönü’yü geçirdiler. Cibranlı Halit’in iki torunu bana mektup göndermişler. Onlar da bizim dedelerimiz nasıl tasfiye oldular diye soruyorlar bana. Işte söylüyorum. Yine Şeyh Sait’in torunları var. Onların da durumu aynı. Bunlar bahsettiğim laik beyaz Türk faşizm çizgisi tarafından tasfiye edildiler. 1924 Anayasası bu İttihatçı oligarşik beyaz Türk faşizmi çizgisinin anayasal ifadesidir. Bu anlayış, bu 1924 Anayasası, daha sonra ufak değişiklikler olsa da çizgisini koruyarak geldi. Bugün de temsilini CHP-MHP çizgisinde buluyor.
İkinci çizgiye gelince; AKP’nin temsil ettiği bu çizgi İslamo-faşizm de denilen ve Emevilere kadar giden bir devlet İslamıdır, iktidar İslamıdır, karşı-İslam’dır. Her iki çizgide de Kürtlere yer verilmiyor. BDP’nin ve tüm demokrat kesimin bunu iyi anlaması gerekir. Her iki çizgide de demokratik açılımlar yok. Kürtler ve demokratik güçler bunların birinden birini tercih etmek zorunda değiller. BDP ve demokratik güçler anayasa için yoğun bir çaba içerisinde olur ve kendi önerilerini sunarlar. Izlediğim kadarıyla da zaten sunuyorlar. Baraj ve parti içi demokrasi meselesi bu anlamda önemlidir. Kürtler eğer kendilerini tanıyan, demokratik açılımlar getiren bir anayasayı kim yaparsa yapsın desteklemelidir. Bunu AKP de yapsa destekler, CHP ve MHP de yapsa destekler. Ama kendilerini tanımayan, demokratik açılımları bünyesinde taşımayan bir anayasayı da desteklemezler.
Daha önceki haftalarda da dile getirmiştim. Bizim mücadele tarihimizi üç döneme ayırmıştım. Birinci dönem, 93’e kadar devam eden ikinci dönem, 93’ten bu yana da devam eden üçüncü dönem. Bu üçüncü dönem aslında 2002’ye kadardır. Ben 2002’de bu üçüncü dönemi sonlandıracaktım ancak o dönemde AKP yeni iktidar oldu. AKP’ye şans vermek istedim ama AKP bizi oyaladı ve bugüne kadar oyalayarak getirdiler. AKP kesinlikle tasfiyeyi amaçlıyor demiştim. 17 yıldan beri ben rolümü yerine getiriyorum. Bir çok şey benim omzuma binmiş durumda. Herşeyin benim üzerimden yürütülmesi ya da herşeyin benim omzuma bindirilmesi doğru değil. Benim burada yerine getirebileceğim şeyler, barış için oynayacağım rol imkanlardan dolayı sınırlıdır. Bu önümüzdeki süreçte onlar her ne karar vereceklerse, mücadelelerini, politikalarını nasıl yürüteceklerse, nasıl bir seyir izleyeceklerse bunları kendileri belirlerler, kendileri karar verirler.
Mayıs’a doğru gidiyoruz, Mayıs’ta bazı kritik şeyler olabilir. Şimdiden her seçeneğe hazır olmak lazım. Kürtlerin artık ara bir seçeneği kalmadı artık. Bu önümüzdeki dönemde bazı şeyler gelişebilir, tasfiyeye de çözüme yönelik şeyler de gelişebilir. AKP bir yandan da binlerce Kürdü tutukladı, tutuklamaya da devam ediyor. Ben fiziksel yönelimleri de saymıyorum.
Devlet 1920’lerde Mustafa Suphiler şahsında solu, 1924 anayasasıyla birlikte Kürtleri, daha sonra da Mehmet Akif ve Said-i Nursi şahsında da İslamcıları tasfiye etti.
Çatı partisi ile ilgili çalışmalar var sanırım. Çatının çatısı diye bir öneride bulunmuştum. Birçok parti ve çevre vardı. Şimdi EDP de var. Hepsi birlikte ortak çalışmalar yürütebilir.
Kürtler kendi içindeki sorunlarına yönelebilirler. Iç barışın sağlanması için çalışmalar yürütülmelidir. Sadece buradaki Kürtleri kastetmiyorum. Her parçadaki bütün Kürtlerin iç barışı ve birliğinin sağlanmasına ilişkin çalışmalara ağırlık verilmelidir. Mesela korucular var, bir çok suç işlemişler ama bir araya gelip barış sağlanabilir. Demokratik Toplum Kongresi bu çalışmaları yürütebilir.
Diyarbakır Cezaevindekilerin hepsine de selamlarımı iletiyorum. Bana Newrozla ilgili çok sayıda kart geldi, ben de herkesin Newrozunu kutluyorum. Bismil’den de gelen mektuplar vardı. Bismil ve Hasankeyf halkı bu Ilısu Barajı’na karşı durmalı. Bunun sulamayla ilgisi yoktur. Askeri amaçlı ve stratejiktir. Sincan Cezaevinden gelen, Nilüfer Şahin isimli Malatyalı bir kadın arkadaşın mektubu vardı. Yazdıklarını oldukça beğendim, değerli buldum. Savunmalarımdaki Marx değerlendirmelerimi yorumlamış. Doğru, Marx emek-değer teorisi ve sosyoloji konusunda epey kafa yormuş ve yetkindir ancak Marx ulus-devlet ve endüstriyalizm konusunda sınıfta kalmıştır.
İstanbul’un tüm ilçelerindeki halkımıza selamlarımı iletiyorum.
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
9 Nisan günü akşam 16:00-18:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Mila Haftanin (Kuruağaç), Sêgirê Bêtamla (Biswing Tepesi) ve Benga Kêlê (Tepe Sinan) alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
10 Nisan 2010
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
7 Nisan günü gündüz 11:30-12:30 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Xerib alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
8 Nisan 2010
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
6 Nisan günü gündüz 12:00-16:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Sulê ve Nizurê Köyleri ile Kato Sulê ve Dola Kuliya Alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
7 Nisan 2010
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
1. 25 Mart günü Mardin’in Bagok alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır.
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
1. 4 Nisan günü (bugün) sabah 05:00-06:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in PKK Boğazı ve Bektorya alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
2 Nisan günü akşam 20:00-22:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Kato Sulê, Dola Sulê ve PKK Boğazı Alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
3 Nisan 2010
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Kumsaldaki kum taneleri gibi aktı aktı Kürt halkı.
Dağ gibi sarsılmaz yürekle aktı aktı Kürt halkı.
Aktı Amed’deki, aktı İstanbul’daki, aktı Düsseldorf’taki ve yüzlerce kentlerdeki, ilçelerdeki ve köyledeki Newroz alanlarına.
Bu yıl ki Newroz mahşeri sel sel kalabalığıyla hiç unutulmayacak.
Hele Colermerg’te yüzüne APO yazdığı için polisin yüzündeki yazıyı silmeye çalışırken polise direnen 4-5 yaşlarındaki asi general Kürt çocuğun asi duruşu hiç unutulmayacak.
Polise attığı öfkeli intikam bakışı hiç unutulmayacak.
Polisi elinin tersiyle iterken “ya git buradan” diye bir deyişi vardı.
Colermerg’li çocuğun o deyişi ve vakur duruş Kara Ergenekon ile Yeşil Ergenokon -AKP- ruhuna elfatiha okuyuşu ve duruşuydu.
Değişik ülkelerden Kürdistan’daki Newroz’u izlemeye giden heyetlerin, Kürt halkının özgürlük coşkusundan etkilenip şoka uğrayarak, yeni bir ruhla ülkelerine döndüler.
Artık hiç biri eskisi gibi olmayacaktı.
Basına verdikleri demeçlerde bu rahatlıkla ortaya çıkıyor.
Özgür Politika gazetesine demeç veren Newroz izleyicilerinden Almanya’lı sosyal danışman Monika Müller,”Kundaktaki bebekten seksen yaşındaki nineye kadar milyonlarca PKK’li gördük” demekte.
İsviçreli ressam Leida Wanzel ise, “Kürtlerin heyecanı, coşkusu ve özgürlük inancı karşısında çok etkilendim. Kendime ve insanlığa olan inancım arttı.Çok yoksul bir halk ama içlerindeki özgürlük aşkı zengin.Newroz’da büyülenmemek elde değildi.Wan ve Colemerg muhteşemdi özellikle Amed Newrozu tam anlamıyla bir kurtuluş yeriydi sanki. Sanki insanlar tanrılarıyla kucaklaşıyor ve özgürleşiyor....... Kendi içlerinde devletten bağımsız bir sistem kurulmuş.......Evet gizli bir PKK, açık bir topluma sistem vermiş ve insanlar bu sistemi kendi düzenleri haline getirmişler”.
İsviçreli serbest gazeteci Martin Reinman’da, “Herkes bir ağızdan Abdullah Öcalan adını çağırıyordu......Hepsinin ortak görüşü Öcalan’a karşı kendilerini borçlu hissetmeleriydi. O’nun insanlar için özgürlük simgesi olduğunu gördüm......... Newroz’un birçok halk için farklı şekillerde ve farklı isimler altında kutlandığını biliyordum ama Newroz Kürtlerle bütünleşmiş.....Zaten onlara da çok yakışıyor.”
Bunları söyleyenler bir daha eskisi gibi olmayacaklardan sadece üçü idi.
Ya Newroz alanlarında atılan bir slogan vardı.
Hani herkes diyordu ya, “Ya Demokratik Bir Çözüm Ya da Görkemli Bir Direniş!”
Artık bu Newroz’dan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Yeşil Ergenokuncu Türk Irkçıları-AKP- Kürtleri soykırımdan geçirmenin amentusundan vazgeçimiyor.
Milyonluk ordusunu Kürdistan’a yığmış.
Yüzbinlerce Fetullahçı katil sürüsü polisi Kürdistan kentleri ve ilçelerine kaydırmış.
Her yerde operasyonlar var.
PKK’nin üst yöneticilerine suikast planlarını yapıyor Yeşil Türk Irkçısı -AKP-
Bazı işbirlikçileri de Enqera’da ağırlamaya başladılar bile.
12 Nisan dolayında Qabeleri olan Washington’dan tam icazet almaya gidecek Yeşil Ergenekoncuların baş kontrası Katil-Qerdoğan.
Ayrıca asker ölümleri ile gerilla şahadetleri de-Şehit Pir Doxan ile Şehit Egit- var
Yakın bir zamanda çözüm ufukta görülmediğine göre geriye tek seçenek kalıyor.
O da görkemli bir direniştir.
Kürdistan gerillası buna hazırdır.
Kürdistan halkı buna hazır olduğunu Newroz’da gösterdi.
Gelişebilecek direnişin esas belirleyeni Kürdistan gençliği olacaktır.
Kentlerde direnişe varım diyen gençler kentlerin komutanları sizlersiniz.
En kutsal göreve varım diyen genç kızlar ile erkekleri de dağlar bekliyor ve dağların komutanları onlar olacaktır.
Her kentteki sokakların esas komutanları da Kürdistan’ın aslan yürekli küçük generallari olan çocuklar olacaktır.
Dağlarda, kentlerde ve köylerde birlikte başlayacak görkemli bir direnişe yenilmeyecek bir devlet yoktur.
Yeşil Türk Irkçıları ne kadar ABD, İngiltere, İsrail, AB ve Arap ile Fars faşizminden destek almaya çalışırsa da çalışsın er veya geç gelişebilecek görkemli direnişle bu devşirme rejim yenilecektir.
Eğer Newrozu izlemeye gelen bir Avrupalı olan Monika Muller, şoke olmuş bir şekilde diyorsa “Kundakitaki bebekten seksen yaşındaki nineye kadar milyonlarca PKK’li gördük” gerisini Fetul-Münafıkçılar ile Yeşil Türkçüler düşünsün.
- Ayrıntılar

Basına ve Kamuoyuna!
1. 2 Nisan günü (bugün) sabah 05:00 itibariyle Medya Savunma Alanlarına bağlı Zağros’un Govendê alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmaya başlanmıştır.
- Ayrıntılar