Basit değil ki, Kurdıstan yüz yılı aşkın bir süredir sömürge hukukuyla yönetiliyor, Önderliğimiz 15 yıldır esaret altında tutuluyor, her gün Kurdıstan’dan yeni bir katliam haberi geliyor, kentlerimiz elimizden alınıp devlete ve çetelere teslim edilmek isteniyor vs… Listeyi uzatmak işten bile değil. Budur işte sömürgeci devletin ve onun çetelerinin Kürt Halkına reva gördüğü.
Yeminli Kürt düşmanı Fethullah Gülen yıllardır bu politikalar temelinde Kurdıstan’a yerleşmeye ve Kurdıstan’ı fethetmeye çalıştı. Bunun için Tansu Çillere hizmet etti, Süleyman Demirel’e hizmet etti, Mehmet Ağara hizmet etti, Doğan Güreşe hizmet etti, Tayip Erdoğan’a hizmet etti, etti de etti. Devlet Kurdıstan’a yerleşsin, topraklarımızı, dilimizi, kültürümüzü, inancımızı sömürsün diye tepeden tırnağa ‘hizmet’ kesilen bir kişilik yeminli Kürt düşmanı değildir de nedir?
KDP ve onun çeşitli versiyonları aynı politikanın Kürt kılıflı olanı değil midir? TılHemıs ve TılBarak da YPG savaşçılarını İŞİD çetelerine ihbar ederek onlarca savaşçının katledilmesine sebep olan El Parti denen KDP uzantısı çete değil midir?Peki bu da yeminli Kürt düşmanlığı değildir de nedir?
Durum çok net. Anti Kürtçülük, devlet adına hareket eden tüm güçler için ortak paydadır. Bu güçler, en iyi Kürt düşmanlığı için harıl harıl bir yarış içine girerler. Şimdiye kadar bu böyle olmuştur ve ulus devlet var oldukça da böyle devam edecektir. Bunun ötesinde berisinde anlatılan, “şunu yapacağız, bunu yapacağız” gibi söz ve söylemlerin tamamı yalan dolandır.
Şimdi bir de seçim sürecine girdik. AKP devleti her zamanki gibi mazlum edebiyatını kullanarak Kurdıstan’ da oy ve belediye almanın peşine düşecektir. Vaatler havada uçuşacaktır. Şimdi bundan 5-6 yıl öncesinde AKP’ye oy vermiş olanların “iş”, “hizmet” umutları olmuş olabilir. Ama artık sağır sultan bile AKP’nin bir sömürge sistemi olduğunu duydu. Artık ne umudu beslenecek? Ne beklentileri olacak? Bu nedenle ciddi ve nihai uyanışın gerçekleşmesi gerekmektedir. Yıllardır Kürt Halkının dini inançlarını istismar ederek kendi hizmetine koşmak için her türlü faaliyet yürüten cemaatçilerin bu süreçte birbirlerini yemesinden de anlaşılıyor ki, kendilerine bile hayırları olmayanların, tek dertleri iktidar koltuğu olanların Kürt Halkına ne hayırları dokunabilir ki? Hiç.
Rojava’da da görüldüğü üzere Kürt Halkı artık hiç kimseye elini açma durumunda değildir. Kendi sistemini kurarak, kimsenin hayalini bile kuramadığı yönetim modelini yaşamsallaştırıyor. Yani öyle bir devirdeyiz ki; bir hırsızın sözlerine, bir timsahın gözyaşlarına aldanacak değiliz.
Tüm Ortadoğu’da ve hatta dünyada model oluşturacak düzeyde sistem yarattığımız şu günlerde, başka işimiz yok mu ki Tayip Erdoğan-Barzani-ŞıvanPerwer-İ.Tatlıses dörtlüsünün senfoni orkestrasına kanıp aldanalım.FethullahGulen denen zatın düzenbazlarına aldanalım, sözlerinin peşinden gidelim?
Kelin ilacı olsa önce kendi kafasına sürer diye bir söz vardır. Madem bu kadar şaşa sahibisiniz, o zaman deyin bakalım hanginizin kendi ülkesini yönetme gücü var? Fethullah gibi beş para etmez bir şahıs karşısında feleğini şaşıran Erdoğan mı sorunsuz muktedir? Rojava’da ki halkını her an haraç mezat satmanın derdinde olan ve Güneyde çok ciddi tepki duyulan Mesut Barzani mi sorunsuz muktedir? Siz önce gidin de evinizin önündeki kiri pasağı temizleyin. Ne hakla, ne hukukla yeni bir pilan peşinde koşturarak Kuzey Kurdıstan ve Rojava Kurdıstan’ da pay alma peşinde koşarsınız? Bir hafta içinde 3 Kanton birden ilan eden Rojava halkından hiç mi korkunuz yok? 30 Mart 2014 yerel yönetimler seçiminde Kuzey Kurdıstandaki tüm belediyelerin yönetimlerini devir alacak olan Bakur halkından da mı korkunuz yok?
Aynı soruyu tersten de sormak lazım. Bir hafta içinde 3 Kanton ilan eden Rojava halkı içindeki çeteleri ve onların kırıntılarını temizleyemez mi? Tüm baskı ve siyasi soykırımlara rağmen 100 belediyesi bulunan Bakur halkı devletin cebren ve hile ile elinden aldığı belediyelerini geri alamayacak mı? Meydan daha ne zamana kadar Fetolara, Recolara, Mesutlara, hainlere, işbirlikçilere, çıyanlara kalacak?
E bunlar yıllardır bizi kandırdılar. Boş vaatler verdiler. Bizi birbirimize karşı kullandırttılar. Kanımızdan, canımızdan çıkar sağladılar. Kendi içlerinde birbirlerine düşmanmış gibi göründüklerinde dahi konu Kürtler oldu mu ortak paydada buluştular. Oyumuzu alıp iktidar oldular. Bizi polise askere alıp sonra anamıza, babamıza saldırttılar. Bizden vergi alıp tanka topa yatırdılar ve sonra onlarla da gelip tekrar bizi vurdular. Tarlalarında, inşaatlarında kan, revan çalıştırıp sonra da emeğimizi sömürdüler. Ülkemizde köle statüsünde yaşama imkânını bile tam sunmadılar. Topraklarımızda yaşamamamız için her türlü dolaba başvurdular. Köylerimizi yakıp-boşalttılar, şehirlerimizi de yaşanılmayacak hale getirdiler. Gidecek yerimiz kalmasında sofralarına karşı el açalım istediler. Onlardan ekmek, özgürlük ve yaşam dileyelim istediler. Dünyaya karşı timsah gözyaşı dökerek, bize ne kadar acı duyduklarını söylediler. Ama öbür taraftan ‘evlerimize kor düşsün, kökümüz kurusun’ diye de beddua ederek bize köpek dişlerini gösterdiler. Şimdi karşımıza geçmiş oy istiyorlar. Onlardan statümüzü tanımalarını yalvararak istememizi diliyorlar. Avuçlarını yalayacaklar. Kürt halkı gerçek gücünü, kudretini Rojava’da ortaya koymuştur. Onurluca, başı dik ve minnetsiz bir biçimde kendi kendini yönetmenin tadını çıkarıyor. Düşman çatlatırcasına hayata geçirilen demokratik özerklik çok değil, önümüzdeki birkaç gün içinde, Cenevre için bile model olacak ve Kürt halkından yardım dileyeceklerdir.
Kendine hayrı olmayan bu güruhlara bunca yıl sabretmek yetmez mi? Bu kadar zaman irademizi teslim ettiğimiz yetmez mi? Bakın işte kadim Kurdıstan Halkı kendi kendini yönetiyor. Hem de hür iradesiyle. O zaman bir başkasına ne gerek var? Derebeylerinin, ağaların, kendini tanrı ya da peygamber ilan edenlerin peşinden gitmek için artık ne gibi bir gerekçemiz olabilir ki? Takkeler düştü keller göründü. Yalancıların mumları daha akşama çok kala söndü. Peki ya şimdi ne olacak?
Hiçbir zaman olmadığı kadar bilinçlenen ve özgürlüğe tutkuyla bağlanan Kürt analarının büyük direnişiyle Fetullahçıları, tırşıkçıları mahallelerimize, sokaklarımıza, köylerimize sokmayarak, yiğit Kürdistan gençlerinin de müthiş vuruculuğu ile bu çetelere semtimize girmenin bedeli ağır ödettirilecektir. İşte o zaman herkes hangi devirde ne ile karşı karşıya olduklarını fark edecek, sonra da basit oynamaktan vazgeçecektir. Nihayetinde sömürgeci devleti ve onun her türden işbirlikçi çetelerini Anavatanımız Kürdistan’ın kutsal topraklarından söküp atarak, ülkemize berrak bir güneşin doğuşunu hep beraber armağan edelim.
Serhad Tendurek